Vasiyetnamenin İptali Davası
Vasiyetnamenin iptali, hukuken geçersiz veya sakat olan vasiyetnameler için mümkündür.
Türk Medeni Kanunu 502 ve devamı maddelerinde, ölüme bağlı bir tasarruf olarak vasiyetnamenin türleri ve geçerlilik şartları düzenlenmiştir.
TMK 557 ve devamı maddelerinde ise Vasiyetnamenin İptali konusu düzenlenmiştir. Buna göre düzenlenmiş bir vasiyetnamenin iptali, ancak dava yoluyla istenebilir.
Kanun düzenlemesine göre vasiyetnamenin iptali için aşağıdaki şartlardan birisinin varlığı gerekmektedir:
Bu durum, vasiyetin iptali davalarında en çok dayanılan eksikliklerden birisidir. Bunun en klasik örneği, hastalık veya yaşlılık gibi mirasbırakanın temyiz kudretini zedeleyecek bir nedenin varlığı halidir. Bu nedenle, yaşlı veya hasta olan miras bırakanın resmi vasiyetname hazırlaması sırasında temyiz kudretinin yerinde olduğunu gösteren bir sağlık raporu alınması yoluna gidilmekte ve uygulamada, vasiyetnameyi düzenleyen noter tarafından da bu sağlık raporunun alınması istenmektedir. Ancak özellikle böyle bir doktor raporun olmadığı durumlarda, miras bırakanın vasiyetnamenin hazırlanması sırasında tasarruf ehliyetinin olmadığı iddiasıyla vasiyetnamenin iptali davası açılabilir. Böyle bir raporun varlığı durumunda da yine aksine daha güçlü deliller var ise yine vasiyetnamenin iptali istenebilir.
Yanılma, aldanma, korku ve zorlanma durumları, vasiyetnameyi yapan mirasbırakanın iradesini sakatlamış olacağından, vasiyetnamenin iptalini gerektirebilir.
Örneğin, vasiyetname ile mirasçılardan birisinin mirastan ıskat edilmesi; ancak belirtilen ıskat nedeninin aslında var olmayıp, mirasbırakanın bu nedenle ilgili aldatılmış veya yanılgıya düşmüş olması durumunda, vasiyetnamenin iptali yoluna gidilebilecektir.
Yine korkutma ve zorlama sonucu düzenlenmiş olan bir vasiyetnamenin de iptali talep edilebilecektir.
Vasiyetname ile miras bırakma karşılıksız olabileceği gibi, mirasçının belli bir yükümlülüğü yerine getirmesi şartına bağlanabilir. Mesela, bir taşınmaz, belli mirasçıya, o taşınmazın 5 yıl süreyle belirli bir amaç için kullanılması koşuluyla veya bir kişinin eğitim masraflarının karşılanması şartıyla bırakılabilir. Bu türlü şartlar geçerli şartlar olup, vasiyetnameyi sakatlamazlar. Belirlenen şart gerçekleşirse ölüme bağlı tasarruf hüküm ifade eder. Aksi halde, tasarruf hüküm ifade etmez; yani şartı yerine getirmeyen mirasçı, (yasal miras ve saklı paya ilişkin hakkı varsa bu oran saklı kalmak kaydıyla) şarta bağlanmış miras hakkını talep edemez. Böyle bir durumda, vasiyetnamenin tümü değil, şarta bağlanmış kısmı iptal edilecek, diğer kısmı geçerliliğini koruyacaktır.
“Şarta bağlı olarak lehine mal vasiyet olunan şahsın, bunu kazanabilmesi için, tasarrufta öngörülen şartın gerçekleşmesi gerekir. Başka bir ifade ile, şart gerçekleşirse ölüme bağlı tasarruf hüküm ifade eder. (BK. m.149/2) Aksi halde, tasarruf hiçbir hüküm meydana getirmez. Olayda; mirasbırakan, vasiyetnamesinin üçüncü maddesinde gösterdiği taşınmazları ile menkul mallarını, hastalığında kendisine bırakılması, tedavisinin yaptırılması ve cenazesinin de Denizli Asri Mezarlığına defnedilmesi kayıt ve koşuluyla davalı vakfa vasiyet ettiğine göre, bu şart gerçekleştiği takdirde, tasarruf hüküm ifade edecektir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle; lehine belirli mal vasiyet edilen davalı vakfın, mirasbırakanın yararına olan bu şartı ifa etmediği ve mükellefiyeti de yerine getirmediği gerçekleşmiştir. Öyleyse vasiyetnamenin sadece yukarıda açıklanan şarta bağlı üçüncü maddesinin iptaline karar verilmesi gerekirken, şart ve mükellefiyete bağlanmayan diğer maddelerinin de iptalini hasıl eder şekilde tamamının iptaline hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2008/19509 E, 2009/1538K, 5.2.2009 T)
Ancak vasiyetnamede öngörülen böyle bir şartın hukuka veya ahlaka aykırı olması durumunda vasiyetnamenin bu kısmının iptali yoluna gidilebilir. Örneğin, bir kimseye, başka bir kişiye bedensel zarar vermesi koşuluyla mal vasiyet edilmesi durumunda bu şart geçersiz olacak ve vasiyetnamenin bu kısmı iptal edilecektir. Yine, mirasbırakanın, eşine mal vasiyet ederken, kendisinin ölümünden sonra eşinin bir daha evlenmemesi gibi bir şart koyması da, uygulamada hukuka ve ahlaka aykırı bir şart olarak kabul edilmektedir.
Medeni Kanun, üç türlü (Resmi vasiyetname, El yazılı Vasiyetname ve Sözlü Vasiyetname) vasiyetname düzenlemiş ve bunların da hangi koşullarda kabul edileceğini belirterek her birisi için geçerlilik şartı öngörmüştür.
Hazırlanan vasiyetname, öngörülen şekil şartlarını taşımıyorsa, açılacak iptal davası sonucunda geçersiz hale gelecektir.
TMK’ da, vasiyetnamenin iptali davası açmaya hakkı olanlar, vasiyetnamenin iptalinden menfaati bulunan mirasçı veya vasiyetname alacaklısı şeklinde belirtilmiştir.
Dava, vasiyetnamenin tamamının iptaline ilişkin olabileceği gibi, bir kısmının iptaline ilişkin de olabilir. Zaten, davanın dayandığı neden, vasiyetnamenin sadece bir kısmını sakatlıyorsa, vasiyetnamenin sadece sakatlanan kısmı iptal edilecek ve miras bırakanın iradesi olabildiğince ayakta tutulmaya çalışılacaktır.
Vasiyetnamenin iptali davasını açma süresi, iptal sebebinin ve hak sahibi olunduğunun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl olarak öngörülmüştür.
Dava açma hakkı, her halükarda, mirasın geçmesi tarihinden itibaren, iyi niyetli davalılara (diğer mirasçılara) karşı on yıl, kötü niyetli davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer.
Burada iyi niyetten kasıt, tasarrufun sakatlayan sebepleri bilmeyen ve haksız kazanç elde etmek için bu iptal sebeplerinin yaratılmasına katılmamış olmaktır. Bu mirasçılara karşı dava açma süresi mirasın geçme tarihinden itibaren on yıl olacaktır. Ölüme bağlı tasarruf yapılırken, miras bırakanın iradesini sakatlayan, onu yanıltılan veya aldatan, korkutan veya zorlayarak kendisi veya başkası lehine kazanç sağlayan kişinin iyi niyetinden söz edilemez. Yine böyle bir durumun varlığını bilerek tasarruftan kazanç sağlamış mirasçı da kötü niyetli sayılacaktır. Bu mirasçılara karşı dava açma süresi ise her halükarda mirasın geçmesinden itibaren yirmi yıl olacaktır.